
FİRİGLER VE ANADOLU’DA AHŞAP İŞÇİLİĞİ
Anadolu konumu itibariyle her zaman ormanlarıyla da anılmıştır. Özellikle Marmara Bölgesi ve Karadeniz Bölgesi’nde yetişen ağaç çeşitleri itibariyle Anadolu insanı daima bunlardan yararlanmıştır. Bazen evini, bazen yakacağını, bazen ulaşım aracını bazen de yaşam malzemelerini hep bu güzel ormanlardan yetişen ağaçlardan yapmıştır. Zamanla ormanlar insanlara korunak olmuş, suyunu, ekmeğini buralardan temin etmiştir. Bir dikili ağaç bile insanların yaşamına renk katmıştır. Ormanlar ayrıca insanların yaşamını süslemiş, işlerini kolaylaştıracak alet-edevat ve yuva olmuştur.
İşte yurdumuzun en güzel ormanlarından olan Uludağ – Domaniç dağ silsilesinde yetişen kayın, çam, köknar gibi çeşitli ağaçlar İnegöl’de yaşayan halkın da daima ilgisini çekmiştir. Tarihte çeşitli uygarlıkların yaşamında yararlandığı bu ormanlardan İnegöl Halkı da yaklaşık yüz yıldan beri yararlanarak ağaç işçiliği sanatında önemli gelişmeler kaydetmiştir.
İşte bu nedenle,İnegöl halkının ağaçla teması ve edindiği tecrübeleri kitabımızın gelecek bölümlerinde kronolojik olarak anlatılmaya çalışılacaktır.
Ormanlardan elde edilen ağaçların işlendiği ahşap sanatının Anadolu’daki en eski ustaları yapılan araştırma ve incelemelere göre Frigler’dir. M.Ö. 1200’lü yıllardan itibaren Anadolu’da yaşayan Firigler, ahşap işçiliğinden mükemmel örnekler bırakmışlardır. Frigya’nın başkenti Gordion coğrafyasına çok yakın ve benzer olan İnegöl’de de ahşap işçiliğinin çok eski dönemlere ulaşabileceği düşünülmektedir.
Kadırga Küreği İmalatı
Frigler, Lidyalılar, Persler, Büyük İskender, Britanya Krallığı, Romalılar, BizanslIlar, Selçuklular ve OsmanlIlar yüzyıllardır ağaç işçiliğinin yaygın olduğu İnegöl’de hüküm sürmüşlerdir. Ancak ahşap işçiliğine ait ilk bilgiler o devirdeki Bursa Eyaletinin vergi kayıtlarına göre, 1500’li yılların başlarına dayanmaktadır.

Bu yılda yapılan vergi sayımında İnegöl’de toplam 80 hane olan kürekçilerin donanmaya kadırga küreği ve muhtelif kürekler ürettikleri bilinmektedir. Daha sonraki yıllarda yapılan vergi sayımlarında kürekçilik mesleğinin şehir merkezi ve özellikle köylerde artarak devam ettiği görülmektedir. Son yıllarda fırın küreği imalatına dönüşen kürekçilik mesleği ülkemizin fırın küreği ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılamaktadır. (Kaynak: Mobilya Ağaç Sanayi Müzesi)
Cezayirli Gazi Hasan Paşa
1 Mart 1777 tarihli Osmanlı Arşiv Kayıtlarına göre dönemin Kaptan-ı Deryası Cezayirli Gazi Hasan paşa, Cezayir seferinde edindiği ve evcilleştirerek hiç yanından ayırmadığı aslanıyla birlikte İnegöl’e gelerek ormanlarda keşif gezisinde bulunmuş, İstanbul tersanesinde imal edilecek kalyonlar için hangi bölgelerden ağaç kesileceği, hazırlanan kerestelerin hangi yollardan İstanbul’a ulaştırılacağını içeren raporu dönemin padişahı I.AbdÜlhamit’e sunmuştur. (Kaynak: Mobilya Ağaç Sanayi Müzesi)

Tersanelere Kereste Nakli
İnegöllüler Osmanlı donanmasına kadırga, kalyon ve firkateyn inşa edilen İstanbul ve Gemlik tersanelerine kereste temin etmektedirler. İnegöl ormanlarından kesilen keresteler önce Gemlik Tersanesi’ne veya Mudanya’ya, oradan da İstanbul Tersanesi’ne ulaştırılmaktaydı.
İnegöl’ün önemli ahşap ve kereste merkezi olması, özellikle bıçkı ustalarının çok miktarda olması, zaman zaman Gemlik tersane emir eminlerinin İnegöllüler arasından seçilmesinin sebebi olmuştur. Bunlardan biri de İnegöl’lü Numan paşadır. (Kaynak: Mobilya Ağaç Sanayisi Müzesi)
İnegöllü Numan Paşa
Sultan I.Abdülhamid ve Sultan III.Selim dönemlerinde Bursa, İnegöl, Gemlik, Pazarköyü (Orhangazi) bölgelerinde ünlü ve İstanbul’da Devlet katında namlı,iyi bilinen bir hemşerimiz vardır;İnegöllü Numan Bey.Bir ara kendisine mirmiranlık rütbesi verilerek, namı ve şanı yüceltilmiş ve İnegöllü Numan Paşa olaraktarihe geçmiştir.İnegöllü Numan Bey’in asıl şöhreti ise, devlet namına GemlikTersanesi’nde inşa ettirdiği kalyon, firkateyn, korvet gibi gemiler dolayısıyla Osmanlı Donanmasına geçen hizmetleri olan kişizade, zengin bir insan olduğundan, Osmanlı savaşları için, kapı halkı dışında, beş yüz nefer askerle katılması maddi durumun yüksekliğine delildir.Tersane-i amire ile bağlantılı olarak, inşa ettirdiği gemilerin masraf defterleri günümüze ulaşmıştır. Resmi görev yeri olarak, Gemlik Tersanesi’nde gemi bina eminlerine mahsus konakta oturmuştur

Kalyon Yapımı
Babası da OsmanlI’da önemli görevler almış olan Numan Paşa bir çok önemli görevden sonra Gemlik tersane Emin’i olduktan sonra, İnegöl’den götürdüğü kereste ve ahşap ustalarıyla 1791 yılında kalyon, 1794 yılında ise firkateyn inşa ettirmiştir.
İnegöl’de ağaç işçiliğinin çok eski tarihlere dayandığını görmekteyiz. Kitabımızın bu bölümünden itibaren 1900’lerden sonra İnegöl’de ağaç işçiliğinin gelişimi, çeşitliliği detaylarıyla anlatılacaktır.
İnegöl ormanlarından seçilen ağaçlardan üretilen kerestelerin Gemlik ve İstanbul tersanelerine sevk edildiği bilinmektedir. Bu kerestelerden imal edilen bir kalyonun küçültülmüş örneğinin İnegöl Kent Müze’sinde görebilirsiniz. (Kaynak: Mobilya Ağaç Sanayi Müzesi)
Obutçu
At ve öküz arabalarının tekerleklerinin dışındaki koruyucu metalin üzerine tutturulduğu ağaçtan yapılan çember kısmıdır. Obutlar ya tek parça ağacın bükülerek çember haline getirilmesi ile ya da yapımı daha kolay olan dört-altı parçanın birbirine eklenmesi ile tekerlek imal edilmektedir.
“İnegöl’de gürgen ağacından en kaliteli obut yapan kişi Gazipaşa Okulu’nun karşısında imalathanesi bulunan Demircizade Ömer Bey’dir. Obutun en iyisini o yapardı. Biz devamlı ondan obut alırdık.”
“1946-1947’de İnegöl’de üç obuthane vardır.”
“1967 tarihinde ise bir obuthane vardır.”
“1967 yılında Obutçular Derneği vardır.”
İnegöl’de obut yapan en fazla 10 kişi vardır. Lâkin bu işi en çok Demircizade Ömer Efendi yapardı. İşyeri sanki obut üretim fabrikası gibiydi. En kaliteli ağacı kullanırdı.
“1951 yılında iki tane MAN kamyon aldı. Obutlarını kamyona doldurup il-il dağıtım yapardı. Kendisi de orman jandarmalarına yakalanmamak için önden giderdi.”



At Arabacılığı
Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde Bursa ve İnegöl’de ahşapla demirin birleştirildiği önemli mesleklerden biridir at arabası imalatı. Özenle yapılan bu arabalar, özellikle Cumhuriyetten sonra Anadolu’da tek ve çift atlı İnegöl yaylısı olarak ünlenmiş, İnegöl’e özgü bir marka olmuştur.
İnegöl yaylaları, bir tek atölyede üretilmezdi. Başlık denilen tekerleklerin orta bağlantılarını ağaç tornacıları, obut denilen tekerleklerin ahşap çemberlerini obutçular, arabaların ahşap gövdelerini marangozlar üretirdi. Daha sonra demir akşamını yapan arabacılar atölyelerinde bu parçaları birleştirip İnegöl yaylısını ortaya çıkarırlardı.
Bundan sonra araba boyayanlar devreye girip arabaları bir çok motiflerle süslendikten sonra yaylılar satışa hazır hale gelirdi.
Meşhur İnegöl Yaylı Arabalarında Marangoz Eli
At arabası; demir akşamı ve ağaç akşamından oluşur. Her ikisinin uyumundan oluşan araba insanoğlunun uzun yıllar yaşamını kolaylaştıran en önemli yardımcısı olmuştur.
Bu arabalar eskiden Zahire Hali (Yenişehir yolu) çevresinde bulunan sanatkarlar tarafından üretilirdi. Bu arabaların teker başlıklarını 1925 yılında Orhaniye Mahallesi’nde imalathanesi olan ilyas Usta üretirdi. (Kaynak: 1927-Bursa Vilayet Salnamesi Sy.294) Demir akşamları ise yine bu çevrede yoğunlaşan demirci ustaları tarafından yapılırdı. Anadolu’da araba tasarım ve üretiminde öncülüğü devam ettiren Bursa ve İnegöl olmuştur.
İnegöl’de en çok yapılan araba ise, çiftçi arabası olarak da bilinen “Tatar arabası” idi. Bu arabalar yaysız, dört tekerleklidir. Ön ile arka dingili bağlayan kuyruk ise arabayı ihtiyaca göre kısaltıp istendiğinde ise adeta bir tır gibi uzatan çok uzun ve sağlam bir direktir.

Bu tip arabalar genelde öküz veya mandalar tarafından çekilirdi. İnegöl’de üretilen bu arabalar önde dört veya altı atın çektiği, ilk arabanın arkasına da sekiz veya on araba bağlanarak tren katarı gibi Anadolu’ya satış için gönderilirdi. Diğer çeşitler ise; İnegöl tipi arabalar, tablalı ve çarklı arabalar, fayton ve bırıçkalardı. Demir akşamı dışında kalan parçalar, usta marangozlar tarafından arabaya bizzat montaj yapılırdı.
İnegöl tipi arabaların alt takımları en gelişmiş teknikle yapılırken kasaları da İnegöl’e has özellikler taşırdı. Bu arabaların tekerlek parmaklarında çok geniş ve düzgün meşe, arabanın alt kısmı gürgen ağacı, teker başlarında dış budak veya karaağaç kullanılırdı. Tekerleğin çevresindeki yekpare parçaya “obut” denir. Bu bazen üç-dört parçadan (espit) da olabilir. Bunlarda da mutlaka gürgen ağacı kullanılırdı. Yapılan arabalar Bursa’nın Anadolu’ya açılan kapısı olan Karaköy (Bilecik) istasyonuna; dört-beş araba arka arkaya tren katarı gibi bağlanarak satış için gönderilirdi. İnegöl-Kurşunlu-Pazaryeri istikametini takip ederek çok zor bir yol olan Ahi Dağı’nı aştıktan sonra Karaköy Tren İstasyonuna varılırdı.
Kırım Türklerinden Hüseyin Ağa’nın Cumhuriyet öncesi dönemden itibaren yaptığı yaylı araba makasları kullanılarak yapılan yaylı at arabaları, İnegöl demirci zanaatkarlarının özen ve dikkatle oluşturduğu ana omurgaya, yine İnegöl’ün usta marangozlarının seçimi ağaç malzemeler kullanarak oluşturduğu ağaç akşamının montajı ile meydana gelen ve İnegöl’ün sanatkarlar tarafından seçkin motiflerle süslenen İnegöl yaylı arabaları Ankara, Konya, Afyon, Kayseri, Bilecik, Eskişehir gibi iller yanında Halep ve Şam’a kadar da ihraç edilirdi.

Hasan VURANER
At arabacı ustası, 03.12.1929 tarihi/inegöl doğumludur. İlkokul eğitimi sonrası aile mesleği at araba dükkanında çalışmaya başlar. Bilindiği üzere at araba imalatı İnegöl’ün geçmişinde önemli bir yere sahip olduğu gibi Vuraner sözcüğü de ulusal düzeyde de aranılan bir at araba markasıdır. Hasan Vuraner bu güzide mesleğin önemli ustalarından biri olduğu kadar ilçemizdeki son ustası da sayılabilir. Meslek, önemini yitirmiş olmasına rağmen Hasan Vuraner 2005 yılına kadar çalışır. 27.05.2013 tarihinde vefat eder. At araba imalatında kullandığı malzemeler çocukları tarafından İnegöl Kent Müzesine bağışlanmıştır.
(Kaynak: Turhan Şahin,24.02.2077)
1945-1946 yıllarında İnegöl’de 195 araba yapımında bulunan işyeri vardır. 1967 yılında Arabacı ve Demirciler Derneği ile Tek Adlı Arabacılar Derneği adıyla iki meslek örgütü bulunur.
Bir zamanlar Tahtaköprü’de birinci kuşak; Eşref Yiğit, Halil Güngör, Bekir Usta; İkinci kuşak Ahmet Yiğit, Mehmet Yiğit, Ahmet Bali, Mustafa Bali, Halil İbrahim Güngör, Yakup Kura, Kazım Yiğit, Halil Orhan, Mustafa Yiğit’lerin yapmış oldukları araba tekerlekleri, İnegöl, Domaniç, Bozüyük, Pazarcık, Yenişehir, İznik,Tavşanlı, Bilecik, Kütahya, Balıkesir, İzmit, Afyon ve Bursa çevrelerinde dönermiş. Tahtaköprü ustaları yapmış oldukları tekerlekleri en az iki yıl bekletilmiş ve arızasız ağaçtan yaparlarmış. Parmaklıkları meşeden, espitleri kayından, başlığı da dişbudak ağacından yapılırmış.


Yedi buçuk veya sekizlik ile onluk denilen iki çeşit teker imal edilirmiş. Manda arabalarına onlukteker takılırmış.
Bu özel üretilmiş tekerler iki-üç m3 tomruk çekermiş. Öyle yoğun istek varmış ki, bir yıl önceden siparişler alınır, ona göre çalışma programı yapılırmış. İsteyenlere komple arabayı Yakup Usta ile Halil Güngör Usta yaparmış. Araba ve tekerlerin demir işleri de, Mehmet Yiğit Usta’nın mahir ellerinden çıkarmış. Araba ve tekerler “garantili” satılırmış. Dört teker 15-20 TL civarında satılırmış ama 1970’li yıllarda fiyatı 400-500 liraya kadar yükselmiş. Bu arabalar bir zamanlar Tahtaköprü’nün adeta simgesi olmuştur. (Kaynak: Şirin Kasaba Tahta Köprü)
İnegöl yaylasının son üreten ustalar; Hasan Vuraner, Hasan Deler, Orhan Varışlısoy, Necip Varışlısoy, Yusuf Destanlı, Bilal Destanlı, Kel Ahmet ve çocukları, Behçet Menderes, Şamlı Hasan, Şamlı HÜseyindir. (Kaynak: Mobilya Ağaç Sanayi Müzesi)

Düvencilik
Düven, harman makineleri çıkmadan önce buğday, arpa, nohut, mercimek tanelerinin samandan ayrılması için kullanılırdı. Ana gövdesi çam ağacından yapılan düvenlerin altına küçük çakmak taşları döşenirdi. İnegöl’de düven üreten ustalar Anadolu’daki harman zamanlarını takip ederek ülkenin bir çok yöresine düven satmaya ve geçmiş yıllarda sattıkları düvenleri tamir etmeye giderlerdi. Yaz ayları düvencilerin harmanıydı. Gelecek sezona siparişler alınırdı.
Söğüt, kavak ve çam ağaçlarından yapılan düvenler 180 ile 200 cm arasında uzunluğa, 70-200 cm arasında genişliğe, 7 cm kalınlığa sahip olurdu. Ekini sapından ayırıp saman haline getirme işlemini de, düvenin tabanına büyük ustalıkla yerleştirilmiş olan Tavşanlı-Harmancık çakmak taşları yapardı.
En değerli ve pahalı düvenler çam ağacından yapılan düvenlerdi. Düvenlerde aksesuar dışında hiçbir şekilde metal kullanılmazdı.
Düvencilik aslında Bulgaristan göçmenlerinin İnegöl’e armağan ettiği bir meslektir. Bu nedenle düzen imalatçılarının tamamı Bulgaristan göçmenleridir.


Fırın Küreği / Pinet İmalatı
İnegöl’de bilinen en eski mesleklerden biridir. 1500’lü yıllarda kadırga küreği imalatı ile başlayan kürekçilik, OsmanlI’nın son dönemi ve Cumhuriyet döneminde fırınların yaygınlaşmasıyla fırın kürekçiliğine dönüşmüş ve İnegöl’de yaygın olarak yapılmıştır. Üretiminde yüksek kaliteli kayın ağacı kullanılan fırın küreklerinin imalatı günümüzde de yaygın olarak yapılmakta olup, ülkemizin kürek ihtiyacının büyük bir miktarını İnegöl karşılamaktadır.
Pişirilmeye hazır hale getirilmiş ekmek hamurunun fırına taşınması için imal edilen gözenekli ahşap tekne olan pinet üretiminde de kaliteli kayın ağacı kullanılmaktadır. Pinet de İnegöl’lü ustalar tarafından yapılmaya devam etmektedir.
Bilinen en eski kürek ustaları:
Mustafa Yalaza, Muzaffer Atilla, Şevket Korkmaz, Ali Yalaza’dır.
İnegöl’de Su Hızarları
İnegöl ormanlarındaki su bıçkılarının varlığından 1884-1885 tarihli Bursa Eyaleti resmi kayıtlarında bahsedilmeye başlanmıştır. 1896-1897 tarihinde de bu bıçkıların sayısının BO’a kadar ulaştığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Bu bıçkılarda üretilen kereste ve tahtaların Bursa ve İstanbul’a sevk edildiği de çeşitli kaynaklarda belirtilir.



Fıçıcılık
Ağaç işçiliği oldukça gelişmiş olan İnegöl’de fıçıcılık da önemli bir yer tutmaktaydı. Daha çok tuzlanmış zeytinin saklanması amacıyla kullanılan fıçılara genellikle Gemlik ve Mudanya’daki zeytin üreticileri rağbet göstermekteydi. Zeytin fıçıcılarının yanı sıra yayık ve turşu fıçısı da üretilmekteydi. Fıçılar genellikle sıvı ürünlerin saklanmasında kullanıldığı için ahşabın su sızdırmayacak kadar sıkıştırılması, büyük bir ustalık istemekteydi. 1967 yılında İnegöl’de dört kişi fıçı üretirdi. (Kaynak: İnegöl Şehir İmar Planı Gündüz Özdeş 1967)
Günümüzde Erdoğan Erkuş ve çocukları ailelerinden devraldıkları fıçıcılık mesleğini hala sürdürmektedir.
Takunya İmalatı
Takunya düz zeminlerde, taş, ıslak veya çamurlu yerlerde, genelde abdesthane, hamam ve banyolarda giyilen üstten tasmalı bir tür tahta ayakkabıdır. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde günlük hayatta geniş ölçüde kullanılmış, günümüzde de bazı yerlerde kullanılmaya devam etmektedir. Uzun yıllar imalatı İnegöl’de devam eden takunyanın asıl malzemesi ceviz, gürgen, çınar, şimşir ve dut ağacıdır. Makineleşme öncesi başta keser olmak üzere el aletleri ile yapılırdı.


Takunya düz zeminlerde, taş, ıslak veya çamurlu yerlerde, genelde abdesthane, hamam ve banyolarda giyilen üstten tasmalı bir tür tahta ayakkabıdır. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde günlük hayatta geniş ölçüde kullanılmış, günümüzde de bazı yerlerde kullanılmaya devam etmektedir. Uzun yıllar imalatı İnegöl’de devam eden takunyanın asıl malzemesi ceviz, gürgen, çınar, şimşir ve dut ağacıdır. Makineleşme öncesi başta keser olmak üzere el aletleri ile yapılırdı.
İlk Takunya Ustalarından Recep Günay
Nalıncı keserinin en önemli özelliği; sapı ile ağzı arasındaki açının dar, sapının ise normal keserlere göre uzun oluşudur. Kütük üzerinde takunyalara şekil verilirken keserin kopardığı yongaların hepsi dağılmadan takunyacının kucağına düşer. Bu nedenledir ki “Nalıncı keseri gibi hep kendine yontar” sözü söylenir.
Nalınların tasmalarının ince süslemeleri olanı olduğu gibi, kamyon lastiğinin keten kısmının ince dilimler halinde kesilerek yapılanı da, kösele olanı da vardır.
İnegöl’de çok eskiden beri yapan ustalar vardır. 1967 yılında Takunyacılar Derneği meslek örgütü Ankara Caddesi No:209 da takunyacı esnafına hizmet vermek için kurulmuştur. Takunyaya talep azalınca önce Sandalyeciler Derneği’ne geçilmiş daha sonrada Keresteciler Derneği’ne kayıt yaptırılmıştır. Günümüzde bu mesleği sadece Günay Kardeşler (Recep Günay) sürdürmektedir.
Bu mesleği yapmış olan takunyacı ustalar: Ali Gümüş (1941), Recep Günay, Hacı İbrahim Sülek, Ali Parlar, Osman Kurumuş, Gümüş Tekinler, Nihat Erdoğan, Osman Sevim dir. (Mehmet Günay)
“BabamlarTakunyacılar cemiyetini kurdular. Daha sonradan Keresteciler ile birleştiler. Keresteciler ve Takunyacılar Derneği oldu. Bu işletmelerde 3-4 kişi ancak çalışırdı. Mesela biz günde 300 çift takunya yapardık. 1966’ya kadar da takunyacılık yaptık.
Zamanın takunyacıları: Mehmet Aydın, İsmet Doğan, Recep Günay, Osman Akakuş, Hakkı Bayram, Hacı İbrahim Sülek, Osman Güler dir.”

“İlk takunya üreticilerinden birisi de İbrahim Sülek’tir. Küçük Sanayi Şirin Sokak’ta bulunan 60 metrekarelik bir işyerinde; büyükler için 24-25-26, küçükler için 15-16-17-18-20 ebatlarında takunya üretir. İlk zamanlar takunyalar üzerinde motif basılmaz. Sonraki yıllarda özel motif kalıbı yaptırarak takunyaların üstüne baskı yapar. Üretilen takunyalar daha çok, Ankara,Zonguldak, Karabük, İskenderun, Konya, Sivas gibi bir çok ile satılır.
1960 yıllarda, Osman Sevim, İbrahim Sülek, İsmet Doğan, Osman Akakuş, Recep Günay, Mehmet Aydın, Osman Güler gibi üretim yapan on kişi dolaylarında takunya ustası vardır. İlk takunyacı ustası ise Osman Sevim’dir.
1967 yılında İnegöl’de Ankara caddesi no:209′ da faaliyette olan Takunyacılar Derneği vardır. (Özdeş, Prof Gündüz. İnegöl Şehir İmar Planı 1967)


Recep GÜNAY
1927 yılında İnegöl’de doğdu. Daha sonra baba ve dede mesleği olan takunya üretimi çıraklığına başladı. Uzun süre bu mesleği sürdürdükten sonra sandalyeciliğe geçiş yaptı. Bir müddet sonra bu mesleğin maliyetli bir iş kolu olduğuna inanarak 7 958 yılında tekrar takunya üretimine geri döndü. Bu tarihten sonra da takunya üreterek İnegöl ve Türkiye’nin her yerine takunya satışı yaptı.
1955 yılında kurulan İnegöl Takunyacılar Derneği’nin üyelerinden biri oldu. 2000 yılında 73 yaşında olmasına rağmen “Takunya üretimi alanında bu işi yapan son teknoloji benim.” diyerek mesleğine devam etmiştir.